Ülseratif kolit nedir? Nedenleri ve tipleri nelerdir?

Ülseratif kolit nedir?

Tespit edilebilen herhangi bir enfeksiyöz neden olmaksızın kalın bağırsakta ortaya çıkan yangısal (inflamatuvar) hastalıktır. Kronik, ataklarla seyreden ve hayat kalitesini bozan bir hastalıktır.


Ülseratif kolitin nedeni nedir?

Birden fazla faktörün etken olduğu hastalıklardandır. Nedeni halen net olmamakla birlikte genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel faktörlerin etkisiyle abartılı bağışıklık sistemi yanıtının ortaya çıkardığı hastalıklardandır. 


Ülseratif kolit nereyi tutar?

Ülseratif kolit kalın bağırsağın iç yüzeyi olan mukozada hasar oluşturan ülserlerle karakterizedir. Kalın bağırsağın tamamını tutabileceği gibi belirli bir kısmını da tutabilir ve en sık rektosigmoid bölgeyi (kalın bağırsağın anüse yakın kısımları) tutar. 


Ülserati kolit tipleri nelerdir? Önemi nedir?

Tutulumun yaygınlığına ve hastalığın şiddetine göre sınıflandırılmaktadır. 

Tutulum yerine göre;

  • Proktit: sadece anüse yakın 8-10 cm’lik mesafe 
  • Rektosigmoidit: anüsten 30-40 cm’lik mesafe 
  • Sol tip ülseratif kolit: kalın bağırsağın ilk keskin dönüşü olan dalak köşesine kadar olan mesafe
  • Yaygın tip (ekstensif): dalak köşesini geçmiş ise
  • Pankolit: tüm kolonu tutan

Şiddetine göre;

  • Hafif
  • Orta
  • Şiddetli
  • Ağır (fulminan) 

Bu sınıflandırmaların yapılması tedavi yaklaşımını belirleme açısından oldukça önemlidir.


Ülseratif kolite bağlı şikayetler nelerdir?

Özellikle sol alt kısımda hissedilen karın ağrısı. Karın ağrısına eşlik eden (bazen belirgin karın ağrısı olmayabilir) kanlı ve mukuslu sık dışkılamanın (ishal) olması. Bazen sadece kanlı veya mukuslu ishal şeklinde de olabilir. Sık fakat az miktarda dışkılama önemli bulgulardan birisidir. Şiddetli ve yaygın tutulumlu hastalıkta yaygın karın ağrısı, karında şişkinlik, bulantı-kusma, kilo kaybı, iştahsızlık, beslenme bozukluğu ve genel durumda bozulma görülebilir. Ateş sık değildir fakat enfeksiyon olmaksızın ağır (fulminan) kolit vakalarında olabilir.


Ülseratif kolit hangi hastalıklarla karışır?

Ateşin eşlik ettiği ani başlayan kanlı-mukuslu ishal vakalarında öncelikli olarak enfeksiyöz kolitler ekarte edilmelidir. Özellikle amipli dizanteri bu hastalıkla çok karıştırılır. İmmün sistemi baskılayıcı ilaçlar kullanan organ nakilli hastalarda CMV enfeksiyonuna bağlı kolitler, antibiyotik kullanımına bağlı gelişen bazı kolitler (psödomemranöz kolit) ve bazı parazitik enfeksiyonlar ülseratif kolittekine benzer şikayetlere neden olabilir.

Kasık bölgesine ışın tedavisi (radyoterapi) verilen hastalarda mukus içermeyen fakat kanlı sık dışkılama şikayeti ülseratif proktit ile karıştırılabilir, bu nedenle özellikle orta-ileri yaş hastalarda ışın tedavisi alıp almadığı mutlaka sorgulanmalıdır.


Ülseratif kolit tanısı nasıl konur?

Erken tanı ve tedavi hastalığa bağlı gelişebilecek olumsuzlukların engellenmesi açısından önemlidir. 

Tanı için;

  • Enfeksiyöz nedenlerin ekarte edilmesi için dışkı tahlillerinin yapılması
  • Kolonoskopide rektumdan itibaren yaygın yüzeyel ülserlerin, iltibahi salgının ve mukozada hasar bulgularının olması  
  • Kolonoskopide alınan biyopsi örneklerinde ülseratif koliti destekler bulguların olması,
  • Kan tahlillerinde sedimentasyon ve CRP gibi akut faz reaktanı olarak bilinen değerlerin yüksek olması,
  • Dışkıda kalprotektin seviyesinin yüksek olması
  • Demir eksikliğine bağlı kan seviyesinde düşüklük olması,
  • Deneyimli bir uzman tarafından yapılan batın ultrasonu
  • Şiddetli ve ağır vakalarda tomografi veya MR ile karnın görüntülenmesi

Anlaşılacağı üzere ülseratif kolit tanısı tek bir yöntemle tanı konulamayan, yukarıda sıralanan tahlil ve tetkiklerin birlikte değerlendirilmesi ile klinik, endoskopik ve histopatolojik bulgular sonucu tanı konabilen hastalıklardandır. Tanı için öncelikli olan bu hastalıktan şüphelenmektir. 


Ülseratif kolit hangi yaşlarda sık görülür?

Hastaların çoğunluğu genç yaş hasta grubudur, birinci pik olarak adlandırılan dönem çoğunlukla 2. dekattır (20’li yaşlar). İkinci pik (hastaların daha az kısmını oluşturmaktadır) ise 5. ve 6. dekatlarda görülmektedir. 


Ülseratif kolitin tedavisi nedir? Kesin bir tedavisi var mıdır?

Günümüzde ülseratif kolit için verilen tedavilerin hiç birisi bu hastalığın tamamen vücuttan kaybolmasını sağlayacak nitelikte değildir. Tedavinin amacı aktif hastalığa neden olan yangısal durumun (inflmasyonun) baskılanarak, hastalığın remisyona girmesini sağlamaktır. 

Tedavi seçenekleri hastalığın tipine, şiddetine ve yaygınlığına göre değişmektedir; İlaçlar, beslenme değişiklikleri, stres yönetimi ve gerekli durumlarda endoskopik ve cerrahi müdahaleleri içermektedir.

Kullanılan ilaçlar;

  • Mesalazin preperatları (tablet, granül, lavman, köpük ve fitil formları)
  • Kortizon içerikli ilaçlar
  • İmmünmodülatörler 
  • Biyolojik ajanlar (İnfliksimab, Adalilumab, Vedolizumab, Ustekinumab)


Ülseratif kolitte beslenme nasıl olmalıdır?

Besinlerle ilgili kısıtlamaların daha çok aktif hastalık döneminde yapılması gerekir, hastalık remisyona girdikten sonra ciddi kısıtlamalardan kaçınmalıdır. Aktif dönemde hastalığın şiddeti ve tutulumuna göre kısıtlamaların doktor ve diyetisyen kontrolünde yapılması daha doğru bir yaklaşımdır.


Stres ülseratif kolite neden olur mu?

Stres ülseratif kolitin sebebi olmasa da hastalık ortaya çıkmasını ve remisyondaki hastalığın alevlenmesini tetikleyen önemli faktörlerden birisidir. Bu nedenle hastaların gerekli psikolojik desteği alması ve gerektiğinde psikiyatri tarafından değerlendirilmesi hastalık yönetimi açısından önemlidir.


Ülseratif kolitte ne zaman ameliyat gerekir?

Ağır seyirli (fulminan) akut kolit vakalarında kurtarma tedavisi olarak tanımlanan tedavi protokolüne rağmen yanıt alınamayan hastaların genel durumları ve beslenme dengesi daha fazla bozulmadan ameliyat kararının verilmesi hayat kurtarıcıdır.

Tedaviye beklenen yanıtın alınamadığı bu tür vakalarda daha fazla vakit kaybetmeden hasta ve yakınları ile birlikte ameliyat seçeneği gündeme alınmalıdır ve bu esnada hasta genel cerrahi tarafından değerlendirilmelidir. 

Bunun dışında uygun tedavi seçenekleri verilmiş olmasına rağmen hastalığı şiddetli seyreden hastalarda da cerrahi tedavi seçeneği gündeme alınmalıdır.

Ülseratif kolitin hangi tutulum şekli olursa olsun cerrahi tedavi gerekiyorsa tüm kalın bağırsak alınarak (total kolektomi) ince bağırsaktan oluşturulan poşun anüse bağlanması şeklindedir.


Ülseratif kolit diğer organları etkiler mi?

Ülseratif kolit hastalarında barsak dışı organlarla ilgili hastalıklar eşlik edebilir. Bunlar ekstraintestinal manifestasyonlar olarak adlandırılır. 

En sık eşlik eden hastalıklar;

  • Eklem tutulumları özellikle ankilozan spondilit olarak adlandırılan bel ekleminin tutulması, diğer eklemlerde de tutulum yapabilir
  • Cilt lezyonları (Piyoderma gangrenozum, eritema nadozum gibi)
  • Göz tutulumu (göz yaşı kuruluğu, üveit, episklerit gibi)
  • Safra yollarında darlık (Primer sklerozan kolanjit)


Ülseratif kolitte hangi ilaçlardan kaçınılmalı?

Başka bir hastalık nedeniyle kullanması gereken ilaçları mutlaka doktoruna danışarak kullanmalıdır. Fakat özellikle belirli antibiyotikler dışındaki antibiyotiklerin danışılmadan kullanılması ve anti-romatizmal ağrı kesicilerin kullanılması hastalığın alevlenmesine neden olabilmektedir. 


Ülseratif kolitte takip nasıl olmalıdır?

Ülseratif kolitte atak sıklığı, süresi ve şiddeti hastadan hastaya farklılık göstermektedir. İyileşme (remisyon) ve ataklarla seyreden, ömür boyu takip gerektiren bir hastalık olması nedeniyle tedavi ve takiplere sıkı bir şekilde uyulmalıdır. Takip aralıkları hastadan hastaya farklılık göstermektedir. Remisyondaki bir hastada atak düşündüren şikayetler başladığında, daha önceden belirlenen kontrol zamanını beklemeden doktoruna başvurması hastalığın şiddetlenmeden tedavinin yeniden düzenlenmesi için oldukça önemlidir.


Ülseratif kolit kolon kanserine neden olur mu?

Kronik inflamatuvar bir hastalık olması nedeniyle özellikle inflamasyonun iyi baskılanmadığı hastalarda hastalık süresi uzadıkça kolon kanseri riski normal popülasyona göre artmaktadır. Bu nedenle ülseratif kolit tanısı almış olan hastalara (sedece proktiti olan hastalar hariç) tanıdan 8-10 yıl sonra yıllık tarama kolonoskopileri yapılması gerekir. Amaç kanser riski oluşturan lezyonların ya da erken kolon kanserinin tespit edilerek erken dönemde tedavi edilmesidir.