For Patients

Reflü nedir? Reflünün nedeni ve belirtileri nelerdir?

Reflü Nedir?

Gastroözefagial reflü hastalığı, mide asidinin yemek borusuna normalden daha fazla miktar ve süreyle çıkması sonucu göğüs ortasında yanma hissine (heartburn) neden olmasıdır. Hastalarda ayrıca ağıza acı su ve yediklerinin gelmesi gibi şikâyetler eşlik edebilir.  Toplumlarda oldukça sık (Türkiye’de %15-20 sıklıkta) karşılaşılan hastalıklardandır. Yemek borusunun aşırı duyalı olduğu bazı kişilerde (hipersensitif özefagus) normal miktar ve süreyle mide asidinin yemek borusuna çıkmasına rağmen reflüdekine benzer şekilde göğüs ortasında yanma şikâyeti olabilir.


Reflünün belirtileri nelerdir?

Reflüye bağlı şikâyetler genellikle yemeklerden sonra ortaya çıkar. Özellikle fazla yağlı ve kızartma türü yemekler, fazla baharatlı yiyecekler, alkol, çikolata, kahve, taze nane ve meyve suları gibi gıdaların tüketilmesiyle ortaya çıkar. Genellikle yemekten sonra oluşan mideden boğaza doğru yayılan yanma hissine sıklıkla ağıza yediklerinin ve/veya ekşimsi-acı su gelmesi, zamanla ortaya çıkan yutma güçlüğü gibi şikâyetler eşlik edebilir. Reflü hastalığı ayrıca öksürüğe (özellikle geceleri), ses kısıklığına, diş çürüklerine ve boğaz ağrısına da neden olabilir. 

Aşağıdaki belirtiler görülebilir:

  • Göğüs ortasında yanma hissi (heartburn)
  • Yiyecek ve içeceklerin mideden ağıza gelmesi
  • Daha çok geceleri veya yemekten sonra yatıldığında olan midede ekşime
  • Boğaz ağrısı (faranjit) ve ses kısıklığı
  • Yutarken boğazda takılma hissi veya yutma güçlüğü
  • Öksürük (Geceleri veya yemekten sonra sırt üstü yatıldığında daha sık olur)
  • Reflü hastalarında şişkinlik sıklıkla eşlik eden şikâyetlerdendir
  • Geğirme (Yedikleri veya ekşimsi-acı su gelmesi eşlik edebilir)
  • Ağız kokusu (reflüye bağlı diş çürümeleri, diş eti hastalıkları ve faranjit nedeniyle)
  • Bazen hıçkırık eşlik edebilir


Reflünün nedeni nedir?

Herkeste yediği yemek miktarı, türü ve strese bağlı olarak reflü şikâyetleri bazen olabilir. Gastroözefagial reflü hastalığı ise bu şikâyetlerin (Haftada en az bir kez) sık olmasıdır. Reflü şikâyetlerini tetikleyen birçok faktör olmakla birlikte neden oluştuğu net olarak (Mide fıtığına bağlı ortaya çıkan reflü hastalığı hariç) bilinmemektedir. Karın içi basınç artışı yapan (Hamilelik, bağırsaklarda aşırı gaz birikimi, fazla kilo almak, mide-bağırsak boşalımını bozan durumlar, karın içi kitleler) tüm olaylar reflü oluşmasına neden olur.  Şikâyetlerin ortaya çıkmasına mide asidinin yemek borusuna fizyolojik sınırların üzerinde temas etmesi veya yemek borusunun fizyolojik boyutlardaki aside karşı koruyucu özelliklerinin bozulması neden olmaktadır. Daha önce de vurguladığımız aşırı duyarlı özefagus durumunda da reflü şikayetleri olabilir. Reflü hastalığını engelleyen bazı mekanizmalar vardır; yemek borusunun normal hareketliliği, yemek borusunun sıkı iç katmanı, sürekli olarak yuttuğumuz tükrük, yemek borusunun salgısı ve yemek borusunun alt ucundaki sfinkter gibi.

Bu mekanizmalardan birinin veya birden fazlasının bozulması reflü hastalığına neden olur. Yemek borusun alt kısmındaki kas tabakasından oluşan sfinkterin gevşek olması veya sık aralıklarla gevşemesi (neden gevşediği bilinmemektedir) mide içeriğinin daha kolay ve fazla yemek borusuna kaçmasına neden olmaktadır. Mide fıtıklarında (midenin üst kısmının diyafram olarak adlandırılan göğüs kafesi ve karnı ayıran kas kubbesinin üstüne çıkması) alt özefagus sfinkteri gevşer ve reflü oluşmasına neden olur. 


Reflüyü neler tetikler?

Reflü hastalığı zemini olan kişilerde bazı yiyecekler, yaşam tarzı ile ilgili yanlışlar ve stres reflü şikâyetlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle çağımızda gittikçe yaygınlaşan fast food tarzı beslenme, hazır paketlenmiş gıdalar, market raf ömrünü uzatmak için kullanılan katkı maddeleri reflü oluşumuna katkı sağlayan faktörlerdir.

Gece yatmaya yakın saatlerde yemek yemek reflüyü tetikleyen önemli faktörlerden birisidir. Yattığımızda midenin boşalma süresi uzayacağı için daha fazla asit salınımına neden olacak, ayrıca sırt üstü yatmak mide içeriğinin yemek borusuna daha kolay kaçmasına neden olacaktır.

Bazı yiyecek ve içecekler alt özefagus sfinkterinin gevşemesini kolaylaştırarak reflü şikâyetlerini ortaya çıkarır. Bunlar;

  • Alkol
  • Sigara
  • Kahve 
  • Nane (özellikle taze nane)
  • Yağda kızartılmış ve yağlı yiyecekler 
  • Asitli meyveler, asitli içecekler ve meyve suları
  • Çikolata

Bunların dışında bireysel olarak yiyeceklere karşı duyarlılık farklılık göstermektedir. Birisinde reflüyü tetiklemeyen yiyecek bir başkasında tetikleyici olabilir. Bu durum bireyin kendi gözlemi ile fark edebileceği bir durumdur.


Reflüyü önlemek için neler yapılmalı?

Reflü şikâyetlerini engellemek ve azaltmak için öncelikli olarak beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri yapmak gerekir. Bunların yapılması birçok hastada şikâyetleri önemli ölçüde azalmasına veya kaybolmasına neden olabilir. Ayrıca bu değişiklikler şikâyetlerin kontrol altına alınmasında ilaç kullanması gereken hastaların ilaç ihtiyacının ve miktarının azalmasına neden olacaktır.

Reflü şikâyetlerini engellemek ve azaltmak için;

  • Reflüyü tetikleyen yukarıda bahsedilen yiyecek ve içeceklerden uzak durmak
  • Bireysel olarak fark ettiği reflüyü tetikleyen yiyeceklerden kaçınmak
  • Yatmaya yakın yemek yememek (en az 3 saat kala) veya yemekten sonra uzanmamak
  • Özellikle akşam yemeklerinin miktarını azaltmak ve mümkün olduğunca tetikleyici tür yemekleri akşamları tüketmemek
  • Ciddi şikâyeti olan hastaların öğün sayısını artırarak her öğünde daha az miktarda yemek yemesi
  • Aşırı kilo alınmaması, fazlaysa kilo verilmesi 
  • Karnı ve beli sıkıştırmayan tarz kıyafet ve aksesuarların tercih edilmesi
  • Yatak başının yükseltilmesi (özellikle gece reflü şikâyetleri fazla olan hastaların)
  • Sigara ve alkolden uzak durulması.
  • Aşırı gaz birikimine bağlı karında şişkinlik şikâyeti olan hastalarda buna yönelik tanı ve tedavi ile bu durumun düzeltilmesi veya azaltılması
  • Yemekten hemen sonra karın içi basıncı artırıcı aktivitelerden kaçınılması (ağır yük kaldırma, aşırı güç gerektiren hareketler gibi)


Reflüde beslenme nasıl olmalı?

Beslenme tarzı ve değişiklikleri reflüye bağlı şikâyetlerin kontrol altına alınmasın da çok önemli olduğu kadar ilaç kullanımına olan ihtiyacı da azaltmaktadır. Bahsettiğimiz yiyecek ve içeceklerden uzak durmanın yanında liften zengin fazla baharat içermeyen, çok yağlı olmayan Akdeniz tipi beslenme tercih edilmelidir. Çiğ sarımsak ve soğan gibi midede fazla asit üretimine neden olan yiyeceklerden kaçınılmalı. Gece geç saatte yemek yeme alışkanlığının bırakılarak yatmadan en az 3 saat önce yiycek tüketimi yeme (meyve ve atıştırmalıklar dahil) sonlandırılmalı. Alkol, kahve ve asidik içerikli içeceklerin özellikle akşamdan sonra tüketilmemesine azami gayret gösterilmelidir. Asidik olmayan ve alt özofagus sfinkterinde gevşeme yapmayan içeceklerin yatmadan önceki sürede tüketilmesinde sakınca yoktur.


Reflü hastalığına ne iyi gelir?

Beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri, stresin azaltılması reflü şikâyetlerinin azalması, reflüye bağlı gelişebilecek kronik sorunların engellenmesi ve ilaç ihtiyacının azaltılması açısından oldukça önemli faktörlerdir. Reflüyü tetikleyen ve artıran yiyecek ve içeceklerden uzak durmak veya olabildiğince azaltmak reflü şikâyetlerine iyi gelecektir. Özellikle gece geç yemek yemekten kaçınmak gerekir. Aşırı kilolu olan hastaların kilo vermesi şikâyetlerinin azalmasına ve hatta kaybolmasına neden olabilir. Yemek yedikten sonra yürüyüş tarzı hareketlilik mide ve bağırsak harekelerini artıracağı için reflü oluşmasını azaltıcı etkiye sahiptir. Liften zengin gıdaların (elma, muz, brokoli, karnabahar, lahana, havuç) ve bol su tüketilmesi reflüye iyi gelecektir. 


Reflü tanısı nasıl konur?

Göğüs ortasında boğaza doğru yayılan yanma, ağıza acı-ekşi mide içeriğinin gelmesi, bazen yutma güçlüğünün bu şikâyetlere eşlik etmesi ve rahatsız edici tarzda geğirti gibi şikâyetlerin hafif düzeyde haftada en az iki kez veya daha sık,  şiddetli şekilde haftada en az bir kez veya daha sık olması reflünün klinik tanı kriterleridir. Fakat reflü hastalarının çoğunluğu belirgin yakınması olmayan hastalardır. Bazı hastalarda ise tipik reflü şikâyetleri olmadan komplikasyonlar (özellikle geceleri olan astım benzeri öksürük atakları, yemek borusunun alt kısmında darlık ve ülserler ve buna bağlı kanama, yutma güçlüğü gibi) gelişebilir.

Hastanın şikâyetleri, detaylı alınan hikâyesi ve bulgularının değerlendirilmesi ile reflü tanısı konulabilir. Tanı için veya reflüye bağlı (özellikle uzun süredir reflü şikayetleri olan hastalarda) hasar olup olmadığını belirlemek için endoskopi yapmak gerekir. Reflü hastalarının büyük çoğunluğu yemek borusunda belirgin hasar gelişmemiş hastalardır. Bu nedenle endoskopik olarak reflüyü destekleyen bulgusu olmayan hastalarda 24 saatlik asit (pH monitörizasyonu) ölçümü ve manometrik testler yapılabilir.  Günümüzde çok kullanılamsa da baryum isimli radyo opak maddenin içilmesi ile yapılan grafik değerlendirmede yardımcı olan tetkiklerdendir. 

Endoskopinin nasıl bir işlem olduğu ayrı bir başlıkta detaylı olarak anlatılmıştır. Endoskopik değerlendirme sadece tanı konusunda değil reflüye neden olabilen bir mide fıtığı ya da yemek borusu alt sfinkterinde gevşeklik (yaygın olarak kapakçıkta gevşeme şeklinde de ifade edilen) olup olmadığını ortaya koyar.

24 saatlik asit ölçümü,  günlük aktivitelerini kısıtlamayan, taşınabilir boyutlardaki kayıt cihazına bağlı bir kateterin burundan girilerek yemek borusunun alt ucuna yerleştirilmesiyle yapılan bir tetkiktir. Genellikle yemek borusu hareketlerini değerlendiren manometrik inceleme buna ek olarak yapılır.


Reflünün tedavisi nedir? Reflü tedavisi için ne yapmak gerekir?

Reflü hastalığının tedavisinde yapılması gereken en önemli unsur yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarındaki değişikliklerdir. Sadece yaşam tarzında ve beslenme alışkanlıklarında değişiklik yapmak şikâyetlerin azalmasına veya tamamen geçmesine neden olabilir. Buna ek olarak ilaç tedavisi reflünün önlenmesinde daha hızlı ve etkin bir rol oynar. Yapılan endoskopik değerlendirmede yemek borusunun alt sfinkterinde gevşeklik tespit edilmiş, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarında değişikliğe ilave ilaç tedavine rağmen şikâyetleri geçmeyen ve 24 saatlik asit ölçümünde reflünün devam ettiği hastalarda endoskopik yöntemlerle tedavi edilebilir. Eğer endoskopik ve manometrik incelemeler sonucu mide fıtığı tanısı kesinleştirilen hastalarda endoskopik veya cerrahi yöntemle tedavi edilmesi gerekebilir. 

Yemek borusu alt kapakçığını (sfinkteri) gevşeten ve reflüyü tetikleyen yiyecek ve içeceklerden kaçınmak şikâyetlerin kontrol altına alınmasında oldukça önemlidir. Sigara içiyorsa bırakması önemli katkı sağlayacaktır. Karın bölgesinin sıkan dar kıyafetler, kemerin sıkı olması reflü şikâyetlerinin artmasına ve tetiklenmesinde neden olacağı için bunlardan kaçınmak gerekir. Özellikle yatmaya yakın saatlerde meyve veya atıştırmalık tarzı dâhil yiyecek yemek, kahve içmek, yemek sonrası yatmak ya da sırt üstü uzanmak reflüye neden olur. Alkol tüketimi reflüye neden olan önemli faktörlerdendir, özellikle geç saatlerde alındıktan sonra yatmak gece reflüsüne neden olur. Yağlı ve kızartma türü yiyecekler, çiğ sarımsak ve soğan, nane, susam, aşırı baharatlı yemekler gibi reflüyü tetiklediği bilinen yiyeceklerden özellikle akşam yemeklerinde ve yatmaya yakın saatlerde kaçınması gerekir. Vurguladığımız yiyecek ve içecekler dışında hastalarda bireysel farklılıklar ve tetikleyici besinler olabilir. Hastaların bu konuda gerekirse beslenme günlüğü tutarak tetikleyen yiyeceği tespit etmesi önerilir.

Reflü hastalığında sırt üstü yatmak mide içeriğinin yemek borusuna kaçışı kolaylaştırması nedeniyle yatak başının 35 derece kadar yükseltilmesi reflü oluşumunu engelleme konusunda etkili olacaktır, sadece yastığın yüksek tutulması yeterli olmaz ve boyun sorunlarına özellikle boyun fıtığı olan hastalarda sıkıntılarının armasına neden olabilir. Bu nedenle reflü yastığı kullnmak veya yatak başının eğimli hale getirilmesi daha doğru bir yöntemdir. 

Obezite karın içi basıncını artırarak mideye baskı oluşturur ve reflü oluşmasına veya şikâyetlerin artmasına neden olur. Bu tür hastaların yeterli miktarda kilo vermesi bile şikâyetlerin azalmasına veya geçmesine neden olabilir. 

İlaç tedavisi olarak; asit salgısını baskılayıcı (proton pompa inhibitörleri, H2 reseptör blokörleri), yemek borusu hareketliliğini artırıcı, mide içeriği üzerinde asit bariyeri oluşturan (alginat) ve kısmen anti-asit ilaçlar kullanılmaktadır. Mide boşalımını kolaylaştıran ilaçlarda reflü tedavisinde kullanılmaktadır.


Reflüde ameliyat ile tedavi edilir mi?

Reflü şikâyetlerinin yaşam ve beslenme tarzı değişikleri ile birlikte ilaç tedavisine rağmen geçmediği veya uzun süre ilaç kullanmak istemeyen özellikle mide fıtığının eşlik ettiği hastalarda reflü ameliyatı önerilir. En sık yapılan ameliyat Nissen fundoplikasyonu olup, bu ameliyatta midenin üst kısmının dairesel şekilde yemek borusunun alt kısmındaki açıklığı kapatacak şekilde çevreleyerek dikilmesi ve genellikle meş olarak adlandırılan materyal ile güçlendirilmesi şeklinde tarif edilebilecek bir ameliyat şeklidir. Bu sırada mide fıtığı da tamir edilir. Nissen fundoplikasyonu laparoskopik (kapalı)  olarak yapılabilen, en yaygın ve etkili ameliyat şeklidir.


Reflüde endoskopik tedavi var mıdır? 

Endoskopik olarak uygulana tedaviler yemek borusu alt kapakçık gevşekliği olan ahstalarda daha çok tercih edilen farklı tekniklerden oluşmaktadır. Hangi yöntemin tercih edileceği tedaviyi yapacak endoskopistin deneyimi ve maliyet etkinliğin dikkate alınarak yapılması gerekir. Son yıllarda uygulanmaya başlanan bu endoskopik yöntemlerle ilgili deneyimlerin ve bilimsel verilerin artması tedavideki yerlerini daha iyi ortaya koyacaktır. 


Reflü nelere sebep olur? 

Yeterli tedavi edilmemiş ya da belirgin şikâyete neden olmayan tanı konmamış reflü hastalarında yıllar içinde; asidin yemek borusunda oluşturduğu hasarlar (özofajit) kanamaya neden olabilecek boyutlarda ülserlere, yemek borusunun alt kısmında darlığa (Shatski halkası), bunların sonucunda yutma güçlüğü ve ağrılı yutmaya, “Barret özofagus” olarak adlandırılan ve kanser gelişimi açısından riskli kabul edilen doku değişikliklerine neden olabilir.

Ayrıca özellikle gece reflüleri yemek borusunun yukarılarına kadar ulaşarak akciğerlere mide içeriğinin kaçmasına ve astım benzeri öksürük ve akciğer problemlerine neden olabilir. Yıllarca hatalı bir şekilde astım tanısı ile tedavi alabilirler.

Yemek borusunun yukarı kısımlarına kadar kaçan asidik mide içeriği kronik faranjit, diş çürükleri ve hatta orta kulak sorunlarına neden olabilir.